24 Mart 2013 Pazar
31 Ekim 2010 Pazar
2.5 yıllık yasak dün sona erdi!

YOUTUBE'a erişim yasağı nihayet sona erdi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu Savcısı Kürşat Kayral, Emniyet Genel Müdürlüğü Bilim Suçları Büro Amirliği'ne yazı yazarak Youtube'un kapatılmasına gerekçe olan ve Atatürk'e hakaret içeren dört videonun siteden kaldırılıp kaldırılmadığını sordu. Emniyetten söz konusu videoların kaldırıldığına yönelik cevap alan Kayral, Youtube'a erişimi engellenmesi kararının kaldırılmasına karar verdi.
ILS kaldırdı
Türkiye'de 5 Mayıs 2008 yılından beri youtube isimli internet sitesine erişim yasak. Bunun nedeni de sitede Atatürk'e hakaret içeren videolar bulunması. Yasağın kalkması için ilk girişim geçtiğimiz gün yapıldı. Merkezi Almanya'da bulunan ve Türklerin sahibi olduğu International Licencing Service (ILS) adlı şirket, videoların içerik sahipliğini alarak yayından kaldırdı.
Yasalara uyunca oluyormuş
ULAŞTIRMA Bakanı Binali Yıldırım, ilköğretim ve liseler arası kompozisyon, şiir, resim ve fotoğraf dallarında düzenlenen ''Denizin Sesi'' yarışmasının ödül töreninden sonra basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Yıldırım, ''Nihayet bu paylaşım sitesinin yöneticileri hukuka uygun hareket etmeye karar verdiler. Hukukun izlenmesinden başka hiçbir yolun geçerli olmadığını gördüler zannediyorum. Gördüğünüz gibi herkes yasalara uyunca hiçbir sorun çıkmıyor' dedi.
10 Ekim 2010 Pazar
Belediyeden şaşırtan savunma!

5 yaşındaki kızları kanalda can veren aile, 850 bin TL'lik dava açtı. Belediye avukatının savunması şaşkınlık yarattı.
Malatya'da, 14 Haziran 2008'de 5 yaşındaki Sedef Kömürgöz evlerinin önünde oynarken, üstü kapatılmayan su kanalına düştü. Cesedi, 2 kilometre uzakta bulundu. Aile ihmalle suçladıkları Malatya Belediyesi ve DSİ Genel Müdürlüğü aleyhine dava açtı.
Akşam'ın haberine göre, ailenin avukatı Ümit Yavuz'un, Malatya İdare Mahkemesi'ne verdiği dilekçede, kanalın mahalleden geçtiği belirtildi, şu görüşler dile getirildi: 'Kanaldan geçen suyun debisi yüksek. Kanalın üzeri açık. Etrafında hiçbir koruma önlemi yok.' Avukat dilekçede, Türk vatandaşlarının da İngiliz, Fransız ve Almanlar kadar değerli olduğunu belirtti, iki kurumdan 800 bin TL manevi, 50 bin TL tazminat talep etti. Malatya Belediyesi avukatı İnanç Kara Ölmeztoprak ise mahkemeye şu savunmayı gönderdi:
AVRUPALI, ÇOCUĞUNU SALMAZ
Davacı vekili Türk vatandaşlarının İngiliz-Fransız ve Alman vatandaşları kadar kıymetli olduğunu, Avrupa'daki değerlendirmelerin dikkate alınması gerektiğini vurgulamış. Avrupa'da 5 yaşındaki hiçbir çocuğun değil su kanalları ve köprüler üzerinde başıboş salıverilmesi, evinin önüne dahi yalnız başına bırakılması olayına rastlamak imkansızdır. Avrupa'da 18 yaşına ulaşmış hemen her kişi çalışmaktadır. Okul ve eğitimsiz çocuk düşünülemez. Avrupa'da kan davasına rastlamak mümkün değildir. Ufak çıkarlar için birçok kişinin öldürülmesi mümkün müdür? Bunlar gibi sayısız değerlendirme yapmak mümkündür.
BİZDE TEK IRK, TEK DİN YOK
Kaldı ki ülkemiz Avrupa ülkelerindeki gibi tek bir ırk ve dinden oluşan toplumsal yapıya sahip değildir. Değişik ırklardan oluşan halklara, değişik dinlere, hemen her inanışa rastlamak mümkündür. Bu durumda çağdaş demokrasiyi ülkemiz ve Avrupa ülkeleriyle bire bir değerlendirmek haksızlık olur.
ÖLÜMLERE YOL AÇAR
800 bin TL kıyaslanmayacak derecede fahiş bir istemdir. Eğer bu düzeyde tazminatlara karar verilecek olsa, ufak çıkarlar için kendi akrabalarından çoluk-çocuk demeden çok sayıda kişiyi katleden zihniyete sahip birçok vatandaşımız, sırf tazminatı almak için çocuklarını hizmet kusurlu ölüme, ölüm riskli olaylara itebilir. Bu durumda manevi tazminat amacını kaybedip cinayet ve ölümlere neden olan bir vasıta olacaktır.
MESLEK HAYATIMDA GÖRMEDİM, PES...
Ailenin avukatı Ümit Yavuz, 'Bizim insanlarımızın da idarenin kusuru sonucu ölmeme hakları vardır. Bunca yıllık meslek yaşantımda rastlamadığım tuhaflıkta bir savunma. Fazla tazminat istediğimiz ileri sürülerek Türk yurttaşlarına akıl almayacak yakıştırmalar yapılmış. Pes. Demokrasimiz hakkında da yorum yapıyor' dedi.
8 Haziran 2009 Pazartesi
Başına çok ilginç şeyler gelmiş!

Ceyda'ya olan tepkiler artık değişti!
Başak Sayan, Yaprak Dökümü'nün ilk sezonunda kötü kadın imajı çizen Ceyda'ya olan tepkilerin artık değiştiğini söyledi.
"Bana ilk iki sezon hakikaten çok tepkiler geliyordu" diyen Başak Sayan, başına gelen enteresan şeylerden sonra, filmlerde kötü rollerde oynayan oyuncuların yaşadıklarını daha iyi anladığını belirtti.
Güneri Civaoğlu'nun Kanal D'deki programına konuk olan Başak Sayan, dizide Ceyda karakterinin çocuğunun olması ve kötü pozisyonlara düşmesi nedeniyle izleyicinin tepkisinin de değiştiğini ifade etti.
Sayan, "Acıma duygusu geldi. İnsanlar çok çabuk unuttukları için herşeyi, benim o bütün yaptıklarımı unuttular. Bir acıma durumu var yani şu anda bana" diye konuştu.
FERHUNDE'YE TEPKİ SÜRÜYOR
Dizide Ferhunde'yi oynayan Deniz Çakır'a ise o tepkinin hala devam ettiğini belirten Başak Sayan, "Bana yumuşadı. Ben rahatladım" dedi.
Her şeye sahip olmak heyecan verici değil

Dünyanın en çok kazanan kadın oyuncusu Julia Roberts, 15 milyon dolardan az bir ücret için yatağından bile çıkmıyor. Bir süredir ortalarda görünmeyen 41 yaşındaki güzel oyuncu, şu sıralar sadece üç çocuğuyla ilgileniyor. Yaklaşık 20 senedir Fransız medyasına röportaj vermeyen Roberts, Madame Figaro dergisine konuştu.
2004 yapımı “Closer” filminden beri sizi başrolde görmedik. Sinemayı özlediniz mi?
- Bu özlemi pek fazla hissetmedim, çünkü arada bir sürü filmde rol aldım. Canlandırdığım her karaktere de kapıldım bu arada.
Ortalıkta fazla görünmediğinizi söyleyebiliriz herhalde...
- Kendi kendime neden bu olayın bu kadar büyütülmesi gerektiğini irdelemeye çalışıyorum. Artık çocuklarım var ve çalışmıyorum! Bu durumdayken büyük rolleri geri çevirmeyi tercih ediyorum. Öyleyse ne var yani? Ama işin aslı böyle değil... Mesleğime karşı aynı yaklaşımımı sürdürüyorum. Bana enteresan gelen, yaratıcı projelerle ilgileniyorum, ne demek oluyorsa...
ÜZERİMDE BASKI HİSSETMİYORUM
Büyük ihtimalle dünyanın en meşhur aktrisisiniz. Bu taşınması zor bir yük değil mi?
- Ben hiç baskı hissetmiyorum. Çalışabildiğim için şanslı olduğumu biliyorum ama ne kadar meşhur olduğumla alakalı düşünceler açıkçası benden çok uzak... Eğer düşünce yapım buna elverseydi çok sıkıcı olmaya başlardım, öyle değil mi?
Peki yakaladıkları şöhrete kendini kaptıranlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Ben kendimi böyle görmek istemem. O yüzden beni ilgilendirmiyor. Kendimi bir konsept olarak algılamıyorum. Kendime hiçbir zaman ‘Julia Roberts’ olarak yaklaşmıyorum. Ben ‘Julia’yım. Tek ve aynı kişiyim. Sinemadaki kariyerimden sonra da aynı kişi olacağım. Hakkımda yazılanların hepsi bilgim dışında.
Kocamı koltuğa attım oğlumla yatıyorum

1,5 yıl önce işadamı Celal Kopuz’la evlenen Yıldız Kaplan, ikinci kez anne olmanın keyfini yaşıyor. İlk evliliğinden 21 yaşında bir kızı, ikinci evliliğinden de dokuz aylık bir oğlu olan Kaplan, “21 yıl sonra ikinci kez anne olmak, çok acayip bir duygu. 38 yaşındayım ve oğlumla büyük bir aşk yaşıyorum” diyor.
Eşiniz Celal Kopuz’la uzun zamandır birliktesiniz, kısa bir süre önce de evlendiniz. Bir de çocuğunuz oldu, Allah mesut etsin?
- Çok teşekkür ederim. Evet, Celal ile çok uzun zamandır birlikteyiz. Bu zaman içerisinde birbirimize sevgimiz, saygımız büyüdü. İlişkimiz zamanla yerine oturdu. Ve bu birlikteliği, evlilikle noktaladık.

İlişkiniz sırasında Celal Bey evli değil miydi?
- Celal hiç evlenmedi ki! İlk evliliği onun. Hiç evlenmemiş, hiç çocuğu olmamış. Ben kaptım mı, böylesini kaparım! Çok doğru bir insan Celal. Doğru insanı bulunca da ne yalan söyleyeyim, yapıştım ona. (Gülüyor) Eskiden, “İşim her şeyden önemli” derdim. Şimdi aynı şeyi söyleyemiyorum. Çünkü müthiş bir evliliğimiz var. Bozulmasına asla izin vermem.
Nasıl tanıştınız?
- Arkadaş ortamında? Yedi yıldır da birlikteyiz. Çok zor dönemler geçirdik tabii ki. Altı yıllık beraberliğimizde ayda iki kere falan ayrılıyorduk. Ya o eşyalarını toplayıp gidiyordu ya da ben. Ama bir türlü kopamadık. Kopamayışımızın en büyük sebebi de sevgidir. Ama kişilik çatışmalarımız çoktu. Ben burnunun dikine giden bir kadındım. O daha ağır başlı, oturaklı birisi. Zaman içerisinde Celal beni adam etti diyebilirim yani. (Gülüyor) Sonuç olarak birbirimize gittikçe bağlandık. Kopamadığımızı fark ettik. Sonrasında ayrılık aralıklarımız uzadı. Ayda iki kez ayrılırken, yılda iki kez ayrılmaya başladık. Bu ayrılık zamanları uzadı, uzadı ve evlendik işte... (Gülüyor) Evlendiğimiz günden itibaren de hiç kavga etmedik. Nikahta keramet varmış derler ya, gerçekten de öyleymiş. 1,5 yıldır her şey dört dörtlük. Allah nazardan korusun.
Ne işle uğraşıyor Celal Bey?
- Tekstil? Deri sanayisinde.
TÜRKİYE’YE METRES ROLÜNÜ SEVDİRDİM
Evlendikten sonra her şeyden elinizi, eteğiniz çektiniz? Evinizin kadını mı olmaya karar verdiniz, ne oldu?
- Ben zaten evimin kadınıyım ama öyle mesleğimden elimi eteğimi çekmedim. Hamileyken bir albüm yaptım mesela. Fakat evlilik, ardından bebeğimin dünyaya gelmesi, albümün önüne geçti. Üzerinde duramadık. Ben asla işimi bırakmam. Üstelik eşim de çalışmamı arzulayan birisi. Birkaç yapımcı, “Onun eşi çalıştırmaz, zaten çok zengin bir kocası var” diyormuş. Yok böyle bir şey. Celal, işime son derece saygılı. Benim klip çekimlerime gelir, montaja girer, stüdyoya gelir... O da benimle birlikte heyecanlanır, heyecanımı paylaşır. Benim uzun süredir çalışmamamın tek sebebi, bebeğimin daha çok ufak olması. Şimdi oğlum dokuz aylık oldu. Bu yazdan sonra projelerimi ufak ufak hayata geçireceğim. Erkeğin kurallarına göre yaşarsan eğer, bu yüzeysel bir ilişki olur. Bizim öyle bir ilişkimiz yok. Çok sağlam bir ilişkimiz, güvenimiz, saygımız var. Beni mutlu görmek, eşimi de mutlu ediyor. Ben nasıl mutlu olabilirim? Çalışarak...
Var mı peki herhangi bir proje?
- En son Abdullah Oğuz’un bir dizi projesinde yer aldım. Ama dört bölüm yayınlandı. Şimdi yeni bir proje yok. Teklif gelirse, değerlendireceğim tabii ki. Yoksa öyle “Evlendim, artık evimin kadınıyım” durumum yok yani.
Oynamayı kabul edeceğiniz roller değişti mi peki? Bir daha “Tatlı Kaçıklar” dizisindeki “seksi şempanze” gibi roller gelse, kabul eder misiniz?
- Tabii ki değişti. Değişmek zorunda. Bu çok normal? “Seksi şempanze” benim gurur duyduğum bir iştir. Çünkü o, Türkiye’de ilk defa metres rolünü sevdiren bir tiplemeydi. O yüzden gururumdur. Üstüme yapıştı diye hiç düşünmedim. Tabii ki her oyuncu rolünün hakkını vermeli. Oyuncuysan, sevişmelisin de, öpüşmelisin de. Senaryo gereği ne gerekirse yaparsın. Ama ben yapamam. (Gülüyor) O da hayatımda eksik olsun. Fakat oğlum, babası her zaman hayatımda olsun. Bu daha önemli. Ben şu an öyle bir hale geldim ki, onlar benim her şeyim. Ben şey oldum, onlar her? (Gülüyor) Her alanımı kapladılar. Bundan da çok mutluyum.
Sizin ilk evliliğinizden de bir kızınız var değil mi?
- Evet, 21 yaşında?
Maşallah. 21 yıl sonra yeniden anne oldunuz. Oğlunuz Akif, şu an dokuz aylık. Nasıl bir duygu bu?
- Çok acayip. Ben kızım Işıl’da hiçbir şey anlamadım. Çünkü doğum yaptığımda 17 yaşındaydım. 21 yıl aradan sonra yeniden doğum yapmak, anne olmak gerçekten çok enteresan bir duygu. Eğer 20’li yaşlarda olsaydım, inan arka arkaya üç tane doğururdum. Şu an bir tane daha doğurmak istiyorum. Bir kere oğlumun yalnız kalmasını istemiyorum çünkü, kızım çok büyük. Aralarında ciddi yaş farkı var. Oğlum tek başına büyümesin. Nasıl söyleyeyim, bu kez çok, çok değiştim Sema.
Nasıl bir değişim bu?
- Şimdi böyle konuşursam, kızım kıskanacak ama erkek sahibi olmak gerçekten müthiş bir duygu. Oğlum da bana hayran hayran bakıyor. Birbirimize aşığız. Neredeyse arka arkaya oğlan doğurmak istiyorum...
Doğurun o zaman?
- Gülmeyin ama öyle? 38 yaşında anne olmak, insanı böyle yapıyor galiba. (Gülüyor) Kendimi çok iyi, çok taze, müthiş enerjik hissediyorum. Ama bir o kadar da negatif düşünüyorum. Onu kaybetme korkusunu çok yoğun yaşıyorum. Doğurduktan sonra tuhaf oldum. Akif’i bir dakika bile yanımdan ayırmıyorum. Babayı zaten yataktan attık. Adam aylardır koltukta yatıyor. Akif resmen babanın yerini aldı.
Torun falan istemem
Kızınız 21 yaşında? Yakında anneanne olma ihtimaliniz falan var mı?
- Ay sus Sema! Şu an yakıştıramıyorum kendime anneanneliği falan. Düşünsene kızım evlenir, doğururmuş, biz çocuklarımızı birlikte büyütürmüşüz! Ay, ay! Düşünemiyorum bile. Şu an vallahi oğlumdan başka kimseyi sevemem. Torun falan istemem. Yazık, oğlum daha dokuz aylık.
Hürriyet