29 Şubat 2008 Cuma

16’lık kızlar estetik yaptırmaya başladı


Cansu Dere, beğendiği erkek profilini açıkladı: "Fiziksel çekicilik çok önemli değil benim için. Önemli olan oturup konuşabilmek, hayatı paylaşabilmek, hayata aynı gözle bakabilmek."

Üniversitede arkeoloji okuduğunuzu duydum. Mezun oldunuz mu?

- Üçüncü sınıfta bıraktım.

Hiç kazılara katıldınız mı?

- Genelde öğrencileri heyecanlandıracak kazılar, yabancıların çalıştığı alanlar oluyor. Oralara çömez öğrencileri yollamıyorlar. Diğer kazılara da ben gitmek istemedim. Mankenlik ağır bastı ve bölümden ayrıldım. Üniversite sınavındaki bütün tercihlerim arkeolojiydi. Ama üniversiteye girdikten sonra fikrim değişti.

Biraz star psikolojisine inelim. Yolda yürürken billboard’larınızı ya da afişlerinizi gördüğünüzde ne hissediyorsunuz?

- Ben de herkes gibi bakıp geçiyorum. Yani oturup önünde uzun uzun seyretmiyorum. (Gülüyor) İnsanın kendine hayran olma duygusu tehlikeli bir şey. O tür duygulardan uzak durmaya çalışıyorum.

Bir röportajınızda "Herkes güzel kadın olmanın peşinde, çünkü özendiriliyorlar. Birçok genç kızın psikolojisi bozuldu" demişsiniz. Siz de bu işin bir parçası değil misiniz?

- Evet parçasıyım ama önemli olan duruşunuz ve yaptığınız işler. Benim orada anlatmak istediğim şuydu: Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada dış görünüşe, imaja ve güzelliğe çok önem verilmeye başlandı. Neredeyse bütün sanat dallarında görsellik ön planda. Güzellik anlayışının çok abartıldığını düşünüyorum. Artık 16 yaşındaki kızlar estetik yaptırmaya başladı. Bu çok saçma. Güzel olmak her şey değil, güzel olmak bu kadar yüceltilmemeli. Ayrıca güzellik nedir? Güzellik anlayışı topluma ve kültüre göre farklı anlamlar içerir.

Bu açıklamanın üzerine ben de "Cansu’nun burnunda estetik yok" derim. Ciddi böyle bir söylenti var, doğru mu?

- Burnum için diyorlar değil mi? Hatta estetik var mı sorusunu atlayıp direkt "Burnunuzu hangi doktora yaptırdınız?" diye soruyorlar. Nedir bu estetik takıntısı anlamadım. Ben hiç estetik yaptırmadım.

Her ay bir dergiye kapak oluyorsunuz. Erkek hayran kitlenizle aranız nasıl? Onların penceresinden baktığınızda neler düşünüyorsunuz?

- Bilmiyorum. Daha doğrusu onların hangi pencereden baktıklarını bilmiyorum (Gülüyor).

/_newsimages/5081300.jpg Öyle demeyin bayağı bir erkek hayran kitleniz var...

- Erkek kitlesi derken? Kitle nedir ki? Erkek kitlesi denince gözümde çok farklı şeyler canlandı şu anda. Yani aklıma hiç normal bir kitle gelmedi. Hangi pencereden baktıklarını bilemem.

Posterlerinizi odalarına yapıştıran gençleri, platonik aşıkları düşünün...

- (Gülüyor) Aşırı hayranlık duygusu bence iyi bir şey değil. Her şeyde olduğu gibi hayranlığın da bir sınırı olmalı. Hayranlık, bir insanın yaptığı işi beğenmektir. İnsanların yaptığım işlerden mutluluk duymaları beni de mutlu eder. Çok da kibar kişilerle tanıştım bu yolla. Benim için site hazırlamışlar falan... Benimle görüşmek istediler ama hayranlığın dozu çok önemli. Bir insanın işi gücü bırakıp sadece benimle ilgilenmesi garip bir durum.

FİZİKSEL ÇEKİCİLİK ÖNEMLİ DEĞİL

Platonik şekilde size aşık olan hiç hayranınız olmadı mı?

- Yok, hayır.

Şov dünyamızın güzel kadın ikonlarından birisiniz. Benim açmaya çalıştığım konu da bu. Güzellik ikonu olmak nasıl bir duygu?

- Bilmiyorum. Çünkü bunları yaşayan bir insan değilim. Her sabah "Yaşasın beni çok seven bir sürü insan" var diyerek uyanmıyorum. Benim yaptığım işi takdir eden insanları gördüğüm zaman mutlu oluyorum o kadar.

Yapmayın, bir erkek sizin hakkınızda "Cansu ne cici bir insan. Aferin kıza, güzel işler yapıyor" cümleleri kurmaz. Kuran varsa da sayısı azdır.

- Yoo bana çok akıllı, düzgün cümlelerle yazılmış mail’ler de geliyor.

Şöyle düşünün; genç bir kızken hayranlık duyduğunuz yıldızlar yok muydu? Mesela odanızda Brad Pitt’in posteri yok muydu?

- Benim öyle hayran olup da odama afişini astığım hiç kimse olmadı.

Röportajlarınızda hep böyle misiniz? Çok kontrollüsünüz de...

- Genelde öyleyim.

Hangi erkek profili ilginizi çeker?

- Fiziksel çekicilik çok önemli değil benim için. Önemli olan oturup konuşabilmek, hayatı paylaşabilmek, hayata aynı gözle bakabilmek...

Kendi kabuğunuzda yaşayan bir insan mısınız, yoksa çevrenizde olup bitenlere kafa yormayı sever misiniz?

- Çevresinde olup bitenleri takip eden birisiyim. Zaten yaptığım iş dolayısıyla hayattan besleniyorum. Kendi kabuğunda, sadece kendi dertlerine odaklanarak yaşamak bana bencilce geliyor. İnsan yaşadığı toplum ve çevreyle niye ilgilenmez ki...

Üyesi olduğunuz sivil toplum örgütleri var mı?

- Hayır, yok.

Niye yok? Az önce duyarlı olmaktan bahsediyorduk.

- Türkiye’de bir sivil toplum örgütüne üye olduğunuz zaman taraflı insanlar tarafından topluma yanlış lanse edilme durumu söz konusu. Ya da insanlara yanlış tanıtılıyorsunuz. Bir de şu var; insanın yapmak istediği şeyleri ya da yaptıklarını afişe etmemesi lazım. Afişe etmezse daha kıymetli olur.

KİMSE KİMSENİN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KISITLAYAMAZ

Geniş bir soru olacak ama hayat felsefeniz ne üzerine kurulu?

- Herkes gibi benim için de huzur ve mutluluk önemli. Herkes huzur ve mutluluğu arıyor zaten. Bir de ben gelecekle ilgili çok ayrıntılı planlar yapmıyorum. Çünkü bazen yaptığınız planlar hayal kırıklığıyla son bulabiliyor.

/_newsimages/5081305.jpg Siyasi görüşünüz nasıl? Liberal misiniz, sosyal demokrat mısınız vs vs...

- Tabii ki benim de bir siyasi görüşüm var... İnsanların özgür olması gerektiğine inanıyorum. Tabii Cumhuriyet’e ve demokrasiye zarar vermedikleri sürece. Her özgürlüğün de bir sınırı olduğunu düşünüyorum.

Peki, bir kadın olarak özgürlüğünüzün kısıtlandığı durumlar oluyor mu?

- Hayır, olmuyor.

Bebek ve Nişantaşı gibi steril ortamlarda yaşadığınızı unutmayalım.

- Yoo ben iki senedir Doğu’da dizi çekiyorum... Tabii ki bulunduğunuz ortamların kültür ve yaşayış tarzları önemli, ancak birey olarak da size çok şey düşüyor.

"Sıla" dizisinin setindeki kavga olayını duyduk. Kostümcünüz kendisini dövdüğü için Mehmet Akif Alakurt’a dava açmış. Nedir bu olayın aslı?

- Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. Bu da bir cevaptır bence.

Şu an evlenmeyi düşünmüyorum

Hayatınızdaki en büyük çılgınlık nedir?

- Bilmem... Model olarak Paris’e gitmiştim, uzun süre orada kaldım. Kendi ayaklarımın üzerinde durmayı öğrendim. Benim için güzel ve zorlu bir deneyimdi.

Yani bu mudur en büyük çılgınlığınız?

- Çılgınlık! Ne anlatmam lazım? Bikiniyle Bebek’te koştum desem daha mı güzel olurdu? Ben orada bir mücadele verdim. Ben oraya çalışmaya gidiyorum diye gitmemiştim. Galiba bu sizi tatmin etmedi. Bir dahaki röportajımıza başka bir çılgınlık bulurum.

Hayatınız filme alınsaydı adı ne olurdu?

- Bilmiyorum...

Filmin adı "Cansu’nun Çılgın Paris Macerası" olsun...

- (Gülüyor)

Evlilik şu an için size uzak bir mevzu galiba...

- Evet, şu an için evlenmeyi düşünmüyorum. Daha çok işime odaklandım galiba. Evlilik iki taraf için de istenirse olur. Tabii şartlar da önemli...

Parayla aranız nasıl?

- Belli bir yaşam standardım var ve o yaşam standardının gerektirdiği paraya ihtiyaç duyuyorum sadece.

Ne tür yatırımlar yapıyorsunuz?

- Biriktiriyorum bir şekilde. Bankalar var sağ olsun.

Ailemi çok özlüyorum

Sevmediği huyu...

/_newsimages/5088015.jpg- Çabuk sinirleniyorum ama hemen geçer.

En nefret ettiği insan tipi...

- Sinsi ve yalancı insanlardan nefret ederim. Ve bu tip insanları hemen anlarım.

En sevdiği insan tipi...

- Kendisiyle barışık olan insanları çok severim.

Sağlıklı yaşam...

- Uzun yaşayayım, sağlıklı besleneyim, anti-aging yapayım gibi takıntılarım yok. Ayrıca kendime ayıracak vaktim bile yok. Çok yoğun çalışıyorum.

En çok kimi özlüyor...

- Ailemi çok özlüyorum. İzmir’de yaşıyorlar. Üniversiteye girdiğim 1998 yılından beri ailemden ayrı yaşıyorum.

Hobileri...

- Fotoğrafçılık ve farklı spor dallarıyla uğraşmayı seviyorum. İyi bir sinema izleyicisi olmaya çalışıyorum. Ama insan çok çalışınca kendini ihmal ediyor. Bu aralar hobilerimden uzak kaldım. Eskiden film ve müzik festivallerini kaçırmazdım mesela.

0 yorum:

Yorum Gönder

Share

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More